Eleştiri sinemanın varlığını daimileştiriyor

9 Nisan Pazartesi

Türkiye’nin değerli sinema yazarları Fatih Özgüven, Kutlukhan Kutlu, Senem Aytaç ve Yeşim Tabak; Hasan Cömert moderatörlüğünde Yapı Kredi Kültür Sanat’ta “Eleştirmenler Neden Var” başlıklı söyleşide bir araya gelip deneyimlerini paylaştı.

“Film eleştirmeni, en iyi hâliyle profesyonel bir seyircidir.”

“Yazmak istediğiniz şeyi kendi kendinize tartışarak yazıyorsanız, okur da sizin dediğinizi anlıyor. Fakat okurun sevgisine, tercihine göre yazayım derseniz, aranızda bir anlaşma olmuyor. Okura yazmak diye bir şeyi ben hiçbir zaman düşünmedim ve mecralar arasında da farklılık görmedim” diyen Fatih Özgüven, “Eleştiri yazarken benim için asıl motivasyon, seyrettiğim filmle bir ilişki kurabilmem. Filmi kendime yanaştırmak, içine girebilmek ve onu başkalarına da anlatılabilir kılmak, benim için önemli. Film eleştirmeni en iyi hâliyle profesyonel bir seyircidir. Sinema demek, her cephesiyle seyircilik demektir. Sinema eleştirmenliği kan, ter ve gözyaşıyla ulaşılmış seyirciliktir” dedi.

“İnterneti sinema yazarlığı için bir lütuf olarak görüyorum.”

Bir dönemler, eleştiri yazarken filmlerin konusunu yazmak zorunda olduklarını söyleyen Kutlukhan Kutlu, “Ama ben her defasında filmin konusunu yazmak istemiyordum, bambaşka bir şey yazmak istiyordum” dedi ve ekledi: “İnterneti, sinema yazarlığı için bir lütuf olarak görüyorum. Şimdi tam olarak eleştiri yapabileceğimiz bir çağda yaşıyoruz. Tanıtım yazısı yazma, eski mecranın getirdiği bir hastalık. Hafızam iyi olmasa sinema yazarlığına başlamazdım. Film üzerine yazmak bana büyülü bir deneyim gibi geldi. Sinema söze ters bir sanat dalı. Rüyaların ham maddesi olarak gördüğüm sinemayı, söze çekmek benim için önemli.”

“Yazmak kadar, yazanlara bir platform sunmak da zorlaşıyor.”

Senem Aytaç, giderek kısılan bu alanda, farklı seslere alan açmanın önemli olduğunun üstünde durdu: “Bağımsız yayıncılık zor bir şey... Filmin kendisiyle ilgili bilgiye ulaşılamayan noktadan ulaşabildiğimiz bir noktaya geldik. Beğeni kriterini neredeyse hiç kullanmamaya çalışmak önemli… Filmi izleyip beğendikten sonra, o metni okuyanı diyaloğa çağırmak ve bunu dolaşan bir şeye dönüştürmek önemli.” Dil meselesinin de önemini ayrıca vurgulayan Aytaç, “İnternetin üretim temposu çok hızlı; ben o yüzden aylık dergide olduğum için çok mutluyum. Her mecranın kendine özgü bir dili var; en azından onu kontrol edecek alan gerekli” diyen Aytaç, editörlüğün internette en sıkıntılı alan olduğunu söyledi.

“Düşüncenin parlak olmadığı noktadayız”

Yeşim Tabak, konuşmasında, sinema tarihini yeniden yazmanın zamanının geldiğini, sinema tarihi yazılarının da yeniden okunabileceğini söyledi ve şunları ekledi: “Eleştirmenleri, sinema tutkusunu paylaştığım kültürel figürler olarak görüyordum. Yazdığım gazeteyi bütün arkadaş çevrem satın alıyordu. Bunun hayatımda çok net bir karşılığı vardı. Hayatın içindendi ve yeri canlıydı. Şimdilerde genel olarak düşüncenin parlak olmadığı bir noktadayız. Sanatçıların ve eleştirmenlerin bireyler olarak faaliyeti azaldı. Bu mesleklerin önemi, etkinliği azalmadı ama bireylerin etkisi zayıfladı. Üreten çok insan var, ama maddi karşılığı yok.”

Fotoğraf: Ersin Durmuş

Yukarı