Sevda Ferdağ, 2014 yılında 33. İstanbul Film Festivali'nin Sinema Onur Ödülü'ne lâyık görüldü.

Star olmak onun hiç umurunda olmadı... Onun umurunda olmadı, ama star olarak izleyicinin, halkın belleğinde özel bir yeri oldu. Sevda’yı 70’li yıllardan beri tanırım ve onun ne kadar mütevazı ve onurlu bir yaşam sürdüğünü çok yakından izliyorum. Hep özgür olmak, özgür yaşamak onun için çok önemlidir ve bu nedenle asla ödün vermez. Yeri geldiğinde hayır demeyi çok iyi bilir.

Halit Refiğ onu ilk tanıdığı günün ardından şöyle der: “Donanma gibi kadın...” Sevda’nın doğallığından etkilenir ve Gurbet Kuşları filminde çok önem verdiği Maraşlı Naciye rolünü ona verir. Sinema kariyerinde Gurbet Kuşları Sevda için bir dönüm noktası olmuştur. Türk filmlerine ilginin azaldığı dönemde şarkıcılığı da dener. Tutkuludur; sahne çalışmaları sırasında başka iş yapmaz, müzik dersleri alır ve bu işi de en iyi şekilde yapmak ister. Ancak yüreğinde sinema vardır. Türk sinemasının usta yönetmenlerinin neredeyse hepsiyle çalışmıştır. Yılmaz Güney’den Halit Refiğ’e, Atıf Yılmaz’dan Metin Erksan’a, Ömer Kavur’dan Feyzi Tuna’ya… Türk sinemasının “altın çağı” olarak kabul ettiğimiz 60’larda, yılda yirmi dört filmde çalışarak rekor kırmıştır. Asi, dik ve sivri dilli olmasına karşın kendini kabul ettirmiş ve yüz elli kadar filmde oynamıştır. Ayrıca son yıllarda TV dizilerinde de yer almıştır. Bir zamanlar Nejat Uygur gibi bir tiyatro ustasıyla da sahneyi paylaşmıştır. Bir proje teklifi geldiğinde rolünden önce filmin yönetmenin kim olduğunu bilmek ister. Onun için yönetmen, rolü kabul etmesinde çok önemli ve belirleyicidir. Ve rolün gerektirdiği hiçbir sahneye itiraz etmez. Başlangıçta ona vamp kadın rolleri yakıştırılsa da, o çok farklı karakterleri canlandırmış, kalıplaşmış rollerin oyuncusu olmamıştır. On altı yaşında başladığı sinema serüveni hâlâ devam ediyor, kalıcı olmayı başarabilmiş bir oyuncudur… O aykırı bir Sevda’dır… –Biket İlhan

Yukarı