12 Nisan Perşembe
“Bergman 100 Yaşında” seçkisinde yer alan filmlerden Kış Işığı, filmi seçen yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun sunumuyla Beyoğlu Sineması’nda gösterildi. Kaplanoğlu, gösterim öncesinde şöyle dedi: “15 yaşındayken TRT’de Bergman’ın Yedinci Mühür filmini izlemiştim. İzlediğim ilk Bergman filmiydi. Bayağı etkilendiğimi hatırlıyorum. Daha sonra Bergman hakkında kitaplar okudum, onun hakkında yapılmış belgeselleri izledim. Her defasında insana ve insanın iç dünyasına dayanan o filtresiz bakışını çok etkileyici buldum, ondan çok şey öğrendim. Bergman sinemada insanın varoluşuna dair en hakiki ve can acıtıcı soruları sorar. İnsan ruhunu sinematografik bir ruh, bir his ya da bir görüntüyle ispat eder. O, bana göre sadece insan ruhunun karanlık koridorlarında dolaşmaz, aynı zamanda umut da aşılar. Bergman’ın kadın karakterleri olmasa bugünün kadınlarını tasvir etmek, onların ruhlarına yaklaşmak da mümkün olmazdı diye düşünüyorum.” Ardından yönetmen, Bergman’ın Büyülü Fener isimli kitabında Kış Işığı üzerine aldığı notlardan alıntı yaptı: “Her zaman filmlerimi izleyici için bir şekilde çekici kılmaya çalışmışımdır. Ne var ki Kış Işığı’na halkın bayılacağına inanacak kadar aptal değilim. Bir tek çekim bile doğrudan gün ışığında yapılmadı. Tümünü bulutlu ve sisli havalarda çektim. Genelde Kış Işığı pek çok dramatik andan yoksundur.” Kaplanoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Bergman, Tanrı’ya inanmak ve inanmamak arasında gelgitlerle yaşamış bir sanatçıdır. Tanrı fikrinin kendi sanatının temel meselesi olduğunu söylemiştir. Yani varlığın hâllerini, karakterlerinin olaylar ve durumlar karşısında edindikleri içsel çelişkiler, acılar ya da terk edilişler ve vicdan muhasebeleri üzerinden aktarır. Karakterleri de Bergman gibi ‘Biz kimiz, Tanrı var mı, dünyada ne arıyoruz?’ sorularını kendilerine sormaktan hiç çekinmezler.”