Mexico City’de lüks bir otelde temizlik görevlisi olarak çalışan Eva’nın hayatını duyarlı bir üslupla anlatan Oda Hizmetçisi, Lila Avilés’in ilk uzun metrajı. Pek çok festivalden ödülle dönen bu başarılı yapım, festivalin Çiçek İstemez seçkisinde yer alıyor. Festivalde daha önceki yıllarda La Tirisia filmiyle izlediğimiz oyuncu Gabriela Cartol Oda Hizmetçisi’nde, kendisi ve küçük oğlu için daha iyi bir hayat arzulayan Eva rolünde sahici bir performans sunuyor. Oda hizmetçisini oynadığı film ile şimdi ülke ülke festivalleri gezerken sürekli otellerde kalıyor olmasını ironik bulduğunu söyleyen oyuncu şunları söylüyor: “Her otel odasının kapısını açtığımda içeride ben gelmeden önce ne kadar iş yapıldığını görebiliyorum. Hikâyenin diğer tarafına geçmiş gibiyim. Odaya baktığımda bunları düşünmemek için kendimi durdurmam gerekiyor.”
Röportaj: Ezgi Ay
Rolünüze nasıl hazırlandınız ve hikâyeye olan yaklaşımınıza nasıl karar verdiniz?
Bu işin arkasındaki usta Lila (Avilés); harika bir yönetmen. Bu filme yüreğini koydu. Onun için rolü anlamam, bundan da önemlisi rolün insani tarafını anlamam çok önemliydi. Bana tamamen güvendi. Bende bir şeyler hissetti, ben de onda hissettim. Karşılıklı bir güvendi bu. Bir oyuncu olarak bir role girdiğimde kendimden veririm. Rol beni ele geçirmez. Oyuncuların kurmaca dünyalarının içine girme duyarlılığına ve eğitimine sahip olduklarına inanıyorum. Eva karakterini bulmam gerekiyordu; nasıl yürüdüğünü, nasıl konuştuğunu, nasıl baktığını. Bütün o atmosfer benim o dünyanın içine girmemi sağladı. O karaktere büründüğümde bir şey anında değişti içimde, bütün varlığım değişti. Sadece ben değil, Lila da kendini farklı hissetti yönetirken. İkimiz de başka bir dünyadaydık. Anın içinde olabilmeniz için gereken farkındalığın da bunda payı oldu çünkü bazen çekim yaptığımız odaya ihtiyaçları olduğunda bizi dışarı atıveriyorlardı. Bizim de çekim planını değiştirip odadan mümkün olduğunca çabuk çıkmamız gerekiyordu.
Oda Hizmetçisi’nin ardında yatan ilham neydi?
Lila Sophie Calles’nin eserinden çok etkilenmiş ve oda hizmetçileri hakkında araştırma yapmış. Sonra da bir oyun yazmış. O oyunu bizim çekimleri yaptığımız otelde gerçekleştirmiş. Dört yıl sonra hikâyenin insani tarafının irdelenmesi gerektiğini düşünmüş çünkü yıllar içinde otelin birçok çalışanıyla tanışmış ve onlarla arkadaş olmuş. Oda Hizmetçisi filmini yapma fikri buradan doğmuş. Oda hizmetçisi temasını yedi yıl boyunca etüt etmiş; artık bu konuda tam bir uzman. Benim o düzeyde bir hazırlık yapacak vaktim olmadı. Bana rolü aldığımı ve iki hafta içinde çekimlere başlayacağımızı söyledi. Filmi çekmek için 17 günümüz vardı. Bana “senden konsantre olmanı ve anın içinde benimle olup bunun nerden geldiğini bilmeni istiyorum” dedi. Sette bana neyi nasıl yapacağım konusunda kılavuz oldu. Oda hizmetçiliği hakkındaki her şeyi biliyordu.
Eva’nın bir çocuğu olduğunu öğrenmek benim için sürpriz oldu çünkü erkeklerin yanındayken neredeyse bir çocuk gibi. Erkeklerle bir sorunu olup olmadığını anlayamadım.
Lila bununla oynamayı seviyor. İzleyici kendi filmini seyrediyor çünkü hikâye sizi hep merakta bırakıyor. Senaryoyu o yazdı ama sonuçta asıl sürpriz seyircide çünkü onlar kendi hikâyelerini yaratıyorlar filmi seyrederken. Senin bakışın enteresan mesela. Benim kişisel bakış açımsa, 24 yaşında bekâr bir anne olarak sen zaten bir çocuksun. Başlangıçta karakter çok daha yaşlı birisi olacaktı ama Lila benim çıkardığım işi beğendiği ve aramızda bir kimya oluştuğu için değişiklik yaptı. İstediği duyarlılığın ve çocuksuluğun bende olduğunu düşündü.
İlk filminiz La Tirisia da bunun gibi kadın odaklı bir filmdi…
Bu kadın karakterler benim için büyük bir şanstı. Sanıyorum kariyerimin başladığı dönemde insanlar da daha çok kadın karakterler ve hatta güçlü kadın karakterler yazmaya başlamışlardı ve bu da benim ilgimi çekti. Yönetmen Jorge Pérez Solano ile çalışmak benim için büyük bir şanstı. Benim sinemaya âşık olmamı sağladı. Bana çok şey öğretti. Son derece bilge bir insan ve sinemaya büyük bir saygısı var. İçinden çıktığı, geldiği dünyanın sesi olmak istiyor. Sinema budur. Yeni dünyaların ve gerçekliklerin kapısını açar bize. Sinema kültürel temsilin kimliğidir. Bana kadınların bastırıldığı bir dünyayı anlatma konusunda şimdilerde daha yoğun bir eğilim mi var diye soruyorlar. Zannetmiyorum çünkü bu tarz hikâyeler çok uzun zamandır yazılıyor, bu hikâyeler hep vardı. Değişen şey artık bu hikâyelerin potansiyelinin farkına varılması. Otelde iki ayrı dünya var. Birincisi emekçi sınıfı insanlar ki Meksika’nın çoğunluğu böyle. Diğeri ise zenginler. Aynı binanın içinde iki farklı gerçeklik mevcut. Bu rollerin sevdiğim tarafı bu. Benim öyle zor bir hayatım olmadı. Bekâr bir anne olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Ama gerçek hikâyeler bizim gerçekliğimizin ötesine ulaşıyorlar. Bu yüzden Oda Hizmetçisi’nin Meksika’ya özgü olmasından ziyade evrensel olduğunu düşünüyorum. Eva’nın çalıştığına benzer bir sürü yer var. Konuk ağırlama sektörü dünyanın her yerinde aynı. Sanıyorum bu yüzden film birçok ülkeyi dolaştı.