Feyzi Tuna, 2010 yılında 29. İstanbul Film Festivali'nin Sinema Onur Ödülü'ne lâyık görüldü.

Feyzi Tuna, 1939 doğumlu olduğuna göre bugün yetmiş bir yaşında bir yönetmen. Topu topu yirmi iki filme imza atan Tuna'nın bugün neredeyse unutulmuş bir yönetmen olması, belki uzun zamandır gündemde olmamasına bağlanabilir. Ama bir sanatçının birikimi zaman karşısında yenik düşebilir mi? En zayıf bellekli bir toplumda bile yapılanın kadri ve kıymeti eninde sonunda anlaşılmaz mı? İstanbul Film Festivali'nin bu hak edilmiş Onur Ödülü, bu değerli sanatçımızı yeniden gündeme getirecektir diye umuyorum.

Tuna, Balıkesir'de doğdu, sinema tutkusu onu İstanbul'a ve Yeşilçam'a attı. Set işçiliğiyle başladı, Halit Refiğ'in asistanlığıyla mesleğinin temellerini öğrendi. Ve 1964 yılında Aşka Susayanlar adlı melodramla yönetmenlik serüvenine atıldı. Yabancı kökenli filmleri yerlileştirirken, yerli öğelere dayanmayı başardı ve bu filmleri bizden kıldı. 1970'lerle birlikte Feyzi Tuna'nın asıl önemli ve yaratıcı dönemi başladı. Artık Türk eserlerinin ve kimi zaman önemli yapıtların uyarlamasına girişecek ve yabancı etkilere kapılarını kapatacaktı. Ardından kent filmleri geldi. Objektifi birden kırsal kesimden küçükbüyük burjuvaziye çevrildi. Ama yaklaşımındaki sinemasal özen, karakter yaratma çabası ve eleştiri tonu değişmedi. Köy filminden kent filmine geçmek, çok sayıda yönetmenimizin çabası olmuştur. Ama böylesine incelikli ve yumuşak bir geçiş, çok sık rastlanan şey değildir. Kuyucaklı Yusuf ise belki en iddialı filmidir. Bundan sonra film yönetmenliğine bir daha dönmedi ve kariyerini bu yirmi iki filmle kapamış oldu.

Ne olursa olsun, bu toplamın yeterince ilginç ve saygın olduğu açıktır. Köy, kasaba veya büyük kente ayrım yapmadan özenle yaklaşan, bir dönemdeki yabancı sinema hayranlığının yerine tümüyle bize ve önemli yazarlarımıza dönüş tavrını geçiren, kimi önemli toplumsal sorunlarımıza el atmakta duraksamayan, oyuncularını özenle seçip yöneten ve belli estetik kaygıları da ihmal etmeyen Feyzi Tuna sineması, ciddi bir yaklaşım bekliyor. Bu hak edilmiş ödül, belki bu yolda bir teşvik olabilir.
– Atilla Dorsay

Yukarı