Şerafettin Gür, 2016 yılında 35. İstanbul Film Festivali'nin Sinema Onur Ödülü'ne layık görüldü.

Şeref ağabeyi ilk gençlik yıllarımda tanımıştım. Tanıdığım ilk sinemacılardan biriydi. O zamanlar Erman Film’in muhasebe müdürlüğünü yapıyordu, daha sonra genel müdürü oldu. 1958’de kendi adına Şeref Film’i kurdu. Kurbanlık Katil, Vesikalı Yarim, Ses, Pehlivan, Düttürü Dünya, Yoksul başta olmak üzere sinemamızın unutulmaz eserlerinin yapımcısı oldu. Birlikte çalıştığı yönetmenler arasında Lütfi Ö. Akad, Atıf Yılmaz, Zeki Ökten gibi sinemamızın önemli isimleri yer aldı. Yılmaz Güney’in sinemada başrol oynamasında da çok büyük katkısı olmuştu. 1959’da Yaşar Kemal’in hikâyesinden Erman Film’e Ala Geyik adında bir film yapılacaktır. Yılmaz Güney bir gün Yaşar ağabeyin kapısını çalar ve bu filmde başrolü oynamak istediğini söyler. O ana kadar getirilen hiçbir oyuncuyu beğenmeyen Yaşar Kemal, ilk defa Yılmaz’a alıcı gözle bakar ve “Tamam be Yılmaz. Gerçekten düşündüğüm oyuncu sen tipte biridir” der. Filmin yönetmeni Atıf Yılmaz’ı arar. Düşüncelerini söyler. Atıf ağabey karşı çıkar, fakat Yaşar Kemal diretir. Birlikte Erman Film’e giderler ve işte o zaman Şeref ağabey devreye girer. Üçü oturup uzun uzun tartışır. Şeref ağabey ve Atıf Yılmaz verdikleri kararı bildirmek için Erman Film’in sahibi Hürrem Bey’e çıkar. Hürrem Bey gayet sakin, “Beni ilgilendirmez, kimi oynatırsanız oynatın. Sorumlusu sizsiniz. Kararınızın sonucuna katlanırsınız” der. Sonunda Şeref ağabey ve Atıf Yılmaz ve tabii Yaşar Kemal verdikleri bu kararla ve yüklendikleri sorumlulukla Türk sinemasına Yılmaz Güney gibi büyük bir sinemacı kazandırmış olurlar. Sadece bu yüzden bile hakları hiçbir zaman unutulamaz. -Arif Keskiner

Yukarı