1941 İstanbul doğumlu Zeki Ökten Haydarpaşa Lisesi mezunudur. Öğrencilik yıllarında tiyatro çalışmalarına başlar. Ama gönlü sinemadadır. Ve 1961 yılında bu düşünü gerçekleştirip, Nişan Hançer'in yönettiği Acı Zeytin filminde yönetmen yardımcılığı yaparak Yeşilçam'a ilk adımlarını atar. Lütfi Ö. Akad, Halit Refiğ, Memduh Ün ve ağırlıklı olarak Atıf Yılmaz, yönetmen yardımcılığı yaptığı ustalarıdır. Ökten, 1963’te ilk filmini çeker. Adı Ölüm Tuzağı’dır. Ne var ki bu ilk deneme bir "Zeki Ökten filmi" olmadığı gibi hazır da değildir. Ve dönemin koşulları içinde bu "ilk film" sıradanlığı aşamaz. Birkaç yıllık birikimi de henüz yeterli değildir. Zeki Ökten ancak daha sonraki yıllarda ustalığını kanıtlayacaktır.

Dokuz yıl süren ikinci asistanlık döneminden sonra 1972'de çevirdiği Kadın Yapar’la tekrar yönetmenliğe döner ve bu kez dikkati çeker. Arada birkaç piyasa işi ısmarlama filme imza atsa da 1973'te yönettiği Bir Demet Menekşe, Zeki Ökten'in küçük bir "çıkış filmidir". Yardımcılığını yaptığı ustalardan sonra gelen, "ikinci yeni kuşak" sinemacılarından biridir Zeki Ökten. Dönemin koşullarına teslim olmadan, kendini yenileyerek bu doğrultuda dikkatli bir iz sürmektir amacı. Askerin Dönüşü (1974), Sürü (1978), Düşman (1979) gibi filmlerinde gerçekçi bir bakış açısını benimserken, Kemal Sunal'ın oyuncu olarak yer aldığı Kapıcılar Kralı (1976), Çöpçüler Kralı (1977), Faize Hücum (1982) gibi filmlerinde sosyal eleştiriyi güldürü formatına başarıyla yerleştirir. Bu toplumsal güldürülerle ağırdan ağıra bir yol alsa da bir gün hedefi 12'den vuracaktır. İşte Sürü hedefe atılan ilk yaman kurşundur. Gerçekten Sürü, yalnızca Zeki Ökten'in değil, Türk Sineması tarihinin de "başyapıt"larından biridir. Bir deli nehir gibi akan senaryosunu Yılmaz Güney yazmıştır, ama yaratıcısı da Zeki Ökten'dir. Yurtdışında da dikkat çeken bu filmle birçok önemli uluslararası festivale katılır ve toplam 11 ödül alır ve Zeki Ökten, Yılmaz Güney ile işbirliği sonucu sinema yaşamının en verimli dönemine girer.

Ökten, yıllardır alıştığımız demagog yönetmenlerden değildir. Medyatik ise hiç değildir... Yaptığı bunca olumlu işe karşılık öne çıkmaktan kaçınan, içe kapanık dünyasıyla suskun, ama yalnızca filmleriyle konuşan bir yönetmendir o.

-Agâh Özgüç

Yukarı