Henry Kenneth Alfred Russell 3 Temmuz 1927'de İngiltere'de, Southampton'da dogdu. Çocukluğunda en yakın ilişkisi onu sık sık okuldan sonra sinemaya götüren annesiyleydi. 10 yaşındayken Russell'a bir film projeksiyon makinesi verilince filmlere olan sevgisi arttı. 15 yaşında Ken, Pangborne Denizcilik Okulu'na gönderildi. Burada geçirdiği kısa süre boyunca tek tesellisi filmlerdi. Russell'ın Pangborne deneyimi pek başarılı olmasa da, Pasifik'e doğru yola çıkacak bir kargo gemisinin altıncı subayı olarak Ticaret Filosu'na girip, denizcilik uğraşını sürdürdü. 20'li yaşlarının başında bale ve klasik müzikle ilgilenmeye başladı. Neredeyse beş yıl boyunca dans okuluna gitti ve dans gruplarıyla turneye çıktı, ama sonunda pek iyi bir dansçı olmadıgı gerçeğini idrak etti.

Russell daha sonra fotoğrafçılığı keşfetti. Serbest çalıştı, yaratıcı bir moda fotografçısı olarak isim yaptı. Boş zamanlarında, siyah-beyaz sessiz filmler yapmaya başladı. Bu filmlerinden Amelia'yı götürdüğü BBC, filmin vadettiklerinden etkilendi. Russell'a BBC'de sanat üzerine bir program olan Monitor'da iş verildi. Russell BBC'nin Monitor ve Omnibus programları için toplam 32 film yapacaktı. Artık İngiliz televizyonunda çalışan en iyi yönetmenlerden biri olarak ün yapmıştı. Delius / Yaz Şarkısı, 1960'larda Ken Russell'ın BBC için yaptığı bir dizi biyografik filmin en iyisidir. Delius'u ele almadan önce Russell, Elgar (1962), Bartok (1964), Debussy (1965) ve müzikle ilgili olmayan Le Douanier Rousseau (1965), lsadora Duncan (1966) ve Dante Gabriel Rossetti (1967) gibi diğer konularda da filmler yaptı. Büyük ihtimalle yönetmenin en iyi çalışması olan Yaz Şarkısı besteci Frederick Delius'un son yıllarını anlatır; Hrıstiyanlığa karşı duydugu nefret ve doğaya aşkı bu çok dokunaklı filmin ana konularıdır.

Russell 42 yaşında, Women in Love / Aşık Kadınlar'la (1969), televizyon dışında yönetmenlik yapması için bir fırsat daha edindi. D.H. Lawrence'ın ünlü romanının ateşli bir çeşitlemesi olan film, sadece İngiliz sineması için değil, Russell için de bir kilometre taşıydı. Bu film, Russell'ın sadece televizyondan dışarı adım atıp, daha büyük bir sahne olan sinema salonlarına geçişini temsil etmekle kalmıyor, onun bir yönetmen olarak tarzının evrimleşmesinde de çok önemli bir dönüm noktası oluşturuyordu. 

Aşık Kadınlar'dan sonra, Russell İngiliz sinemasının kötü çocuğu olarak ün yaptı. The Music Lovers / Yalnız Kalpler'le (1971) başarısını sürdürdü, The Devils / Şeytanlar'la (1971) popüler sinemanın önemli bir yönetmeni olduğunu gösterdi. O aralarda üç filmi birden, Londra'da West End'de aynı anda gösterimdeydi. O zamandan itibaren, gösteriş ve hiddet, cafcaflı setler ve kostümler, insanın gözüne sokulan kaba sembolizm ve vahşice aşırıya kaçan hayaller, Russell'ın alamet-i farikası haline geldi.

Yukarı