Mefisto’nun ruhunu Nazilere satan aktörü Hendrik Hoefgen, Albay Redl’ın hırslı subayı Alfred, Hanussen’in lanetlenmiş kâhini... Macar yönetmen Istvan Szabo’nun ünlü Orta-Avrupa Üçlemesi’ndeki bu karakterler dahi Avusturyalı usta oyuncu Klaus Maria Brandauer’i dünya sinema tarihinde özel bir yere oturtuyor. Oysa biliyoruz ki öncesi ve sonrasında tiyatro sahnelerinde müthiş başarıları, opera alanında çalışmaları ve Hollywood macerası da var.
Out of Africa / Benim Afrikam’ın (1985) hayırsız kocası rolüyle Oscar’a da aday oldu, gayriresmî James Bond uyarlamasındaki (Never Say Never Again / Asla Asla Deme) müthiş düşman olarak bizi eğlendirdi. Russian House Rus Evi’ndeki (1990) kısacık bilim adamı rolüyle dahi hemen fark edildi. Sıra dışı yakışıklılığı ve delici mavi gözleriyle hemen dikkat çeken, ama günün sonunda yeteneğiyle ayakta alkışlanan istisna bir sanatçı oldu. ABD’de fazla oyalanmaması da ziyadesiyle anlaşılır. Gerçek bir Avrupalı sanatçı ve entelektüel olarak kökenlerine, tiyatro sahnelerine döneceği belli. 1960’larda başladığı tiyatro tutkusunu hiç bırakmadı, 70’lerde start alan sinema kariyerinde yönetmen olarak kamera arkasına da geçti. 1989’daki ilk uzun metraj yönetmenliği olan Georg Elser-Einer aus Deutschland’dan beş yıl sonra Mario und der Zauberer Mario ve Sihirbaz’la öne çıktı. TV filmlerindeki rolleri, arada Rembrandt (1999) gibi şahane performanslarıyla da göz dolduruyor. Bu benzersiz sanatçı, 35. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali kapsamında sahnelenen ve anlatıcılık görevini üstlendiği Özgürlüğün Peşinde gibi projelerle dolaşmayı da ihmal etmiyor. Klaus Maria Brandauer hem eşsiz hem de çok yönlülüğüyle eksiksiz bir sanatçı.
– Esin Küçüktepepınar